Merhaba
Merhaba
Bugün nasılsın bakalım? Beni hatırlıyorsun değil mi?
Evet, evet hatırlıyorum. Elif’sin sen.
Ama ben hala senin ismini bilmiyorum? Hâlbuki seninle tanışmak istiyorum.
Tanışalım. Tanışalım tabi. Ama adımı söyleyemem ben, duyabilirler.
Kim duyabilir?
Onlar, insanlar, herkes.
Neden montunu çıkarmıyorsun? İstersen çıkarabilirsin. Bak şu askıya asarız.
Üşüyorum. Çok üşüyorum ben. Pencereyi kapatalım mı?
Burası oldukça sıcak, hem pencereyi kapatırsak daha sıcak olmaz mı?
Yok, yok. Soğuk burası. Çok soğuk. Duvarlar da korumuyor artık.
Duvarlar, nerde bu duvarlar bana anlatabilir misin?
Duvarlar burada benim çevremde. Ben ördüm hepsini. Ali de yardım etti.
Söyler misin, neden ördün bu duvarları?
Çok, çok üşüyorum. Onun için ördüm bu duvarları. Çok, çok uzun sürdü. Tek tek ördüm tuğlaları. Soğuk girmesin diye, kimse girmesin diye, pencere koymadık, kapı da koymadık. Sadece duvar. Böyle daha iyi. Evet, evet daha iyi.
Peki, ağır ağır ilerleyelim. Bu duvarlar seni sadece soğuktan mı koruyor?
Yok, yok sadece soğuktan değil. Evet, soğuktan koruyor ama tek ondan değil. İnsanlardan da koruyor. Beni göremiyorlar.
Ben seni görüyorum.
Evet, evet sen beni görebiliyorsun. Sen beni nasıl görebiliyorsun? Hıı anladım. Duvardan uzanıp bakıyorsun sen. Biraz daha örmeliyim. Ama öremem ki artık. Tuğlalarım bitti. Ben tuğla yapamıyorum. Ali, Ali hazırlardı tuğlalarımı, o verirdi bana hep. Ama sonra o da çok üşüdü. Doktor geldi. “Üşütmüş bu çocuk.” dedi. Üşümüş Ali. Benim gibi o da üşümüş ama benden çok üşümüş. Bana da “Üşütmüş bu çocuk.” derler ama başka türlü Ali gibi değil. O üşüyünce götürdüler yanımdan. Ali’siz kaldım. Tuğlasız kaldım. Duvar da yarım kaldı. Ne yapacağım şimdi ben?
Ali kim?
Devamı: Mahalle Mektebi 34