“bakanlar bana
gövdemi görürler
ben başka yerdeyim
gömenler beni
gövdemi gömerler
ben başka yerdeyim”
Asaf Halet Çelebi
Geri döneceğime hiç ihtimal vermiyordum. İnceldiği yerden koptu diyordum. Zaten şimdiye kadar kırık bir dal gibi yaşamıştım. Köklerimden, ailemden, genetiğimden kaçmıştım. Ne diye köye dönecektim. Annem sağ mıydı, babam tarlada mıydı, ağabeyim güvercin avında mıydı, eniştem ılgın ağacından keklik kafesi yapıyor muydu, halam gelinine beddua ediyor muydu? Bilmiyordum. Kaderim İstanbul’da çizilirken el pençe divan durmuş, yazgıma boyun eğmiştim. Acem, Frenk ya da Maçin, hiç kimse bana yardım etmemişti. Yolum dergâhlara düşmüştü, şeyhler başımı okşamıştı. Şehir sinemde durmuş, sular beni kıyıya vurmuştu. Okumuş, çalışmış, yorulmuştum. Tükendiğimi anlayınca başımı memlekete çevirmiştim.
Köye girerken kimliğimi, okuduklarımı, karaladıklarımı, dinlediğim şarkıları, sevdiğim kızları, özgürlüğümü dışarıda bıraktım. ‘Yeter ki baba ocağımız tütsün, tarlamız boş kalmasın’ diyen babamı çeşmenin başında gördüm. Yanına vardım, yüzüne baktım, eline uzandım. Babam elini verdikten sonra yüzümdeki benleri saydı, oğlu olduğuma böyle inandı. Sevinmedi, sevindiyse de belli etmedi. Sonra beni başından savdı, annenin yanına git dedi, eşeğini tarlaya doğru sürdü. Köy konağını geçtim. Çeşmenin yanındaki iğde ağacına selam verdim, çiçeğini yakama iliştirdim, annemin kokusunu burnumda duya duya yokuşu çıktım.
Devamı: Mahalle Mektebi 32