Ahmet Sarı – Annem ve Babam Hacc’a Gitmeyi Çok İstiyorlar


Annem ve babam Hacc’a gitmeyi çok istiyorlar. Ömürleri boyunca çalışıp didindiler. Sevdiler birbirlerini. Birbirlerine âşık oldular. Evlendiler, çoluğa çocuğa karıştılar. Çocukları beraber büyüttüler. Hayat bu ya, sıkıntısı da oldu, mutluluğu da. Parasız kaldılar. Paralı oldular. Sevdikleri kıyafetleri aldılar. Diledikleri mobilyaları alamadılar. Dostları oldu, düşmanları da. Doğumlara şahit oldular. Gece yarısı dayım bir balkonun altında karanlıklarda, “Bacı, babam çok hasta” dedi. Annemi bir uğultuya yasladılar. Ağlamaktan gözaltları mosmor oldu annemin. “Beklemek mi, ben onun balını aldım” dedi babam. Onun hüznünü gördüm, kahkahalarını da. Acılarını gördüm, güldüğünde kaz ayağı gözlerinin yanı başında. Hafif kalbi rahvanlaştığında annemin, yani kalbinde çarpıntı olduğunda, ölüm korkusu bu ya, kardeşini çağırdığını gördüm yanına, “Ölmeye daha hazır değilim ağabey” dedi yaslayıp başını dayımın kollarına. Dayım okuyup üfledi annemi. Ve Kur’an’ın o kelebek narinliğinde harfleri çıktıkça dayımın dudaklarından, annemi bir ferahlık kapladı. “Okuyun” derdi annem “kalbime saplanan bu ölüm korkusundan kurtarın beni.”

Annem ve babam Hacc’a gitmeyi çok istiyorlar. Babam sekseninde bir delikanlı. Gençliğinde hoyrat işlerde şekillendirdiğinden bedenini, yorulmak nedir bilmez. Yoruldukça açılır. Onunla çalışmanın zor olduğu söylenir hatta. Bayıltana kadar çalıştırır insanı…

Devamı: Mahalle Mektebi 33

Önceki Mahalle Mektebi 33 (Ocak-Şubat 2017)
Sonraki Ali Karahan - Dar Yüzük